Nakış Dergileri

8 Haziran 2014 Pazar

İlk mini bahçem / My first mini garden

   Bir yıldır şurdan burdan topladığım (çünkü hepsi birbirine uyumlu olmalıydı, yoksa içime sinmezdi) malzemelerden bugun nihayet ilk mini bahçemi yapabildim. O da Bauhaus sayesinde - son sukulentimi (resimde sağdaki beyaz benekli güzellik) bu öğleden sonra oradan almış, eve döner dönmez de işe koyulmuştum...



25 cm. çapında toprak saksı, 4 çeşit etli bitki (sukulent, succulent): 2 çeşit Haworthia, Crassula Gollum (arkadaki uzun olanı),Gasteria...

   Sukulent aşkım yıllardır var, ama şimdi ciddi bir şekilde artmış bulunuyor. "Bahçemizdeki" sedumlar uzun yıllar sorunsuz yaşıyor, salondaki euphorbia trigona insan boyunu geçmiş, geçen sonbaharda dışarıdaki saksılara diktiğim yer örtücü sedumlar da yerlerini sevdi. Canlı tutmayı başaramadığım tek tür Echeveria adlı bitki - üçüncü yaşatma denemem de başarısızlıkla sonuçlandı...
  

8 Mart 2014 Cumartesi

Kadınlar Günümüz kutlu olsun!


...

Şu alttaki karikatürü ailece çok beğendik, onu da koyayım dedim. Galiba bizim gerçeklere daha çok uyar :(  Ama hâlâ halimize gülebiliyorsak, işimiz bitmemiş demek ki...

4 Ocak 2014 Cumartesi

Sherlock Holmes - Aklın Şüphesi Suçun Gerçeğidir

   Martı Yayınlarından çıkan ve Sherlock Holmes ile ilgili son kısa öyküleri kitabını daha çıkar çıkmaz, sıcağı sıcağına almama rağmen okumak için neredeyse 5 ay bekledim. Garip bir huyum vardır - bir dergi ya da kitabın çıkacağı günü sabırsızlıkla beklerim, o kitap/dergi elime ulaştığında ise sabırsızlığım biter, hemen okumasam da olur...  

   Sherlock Holmes fazla söze gerek duymayan bir kahramandır, bütün öyküler zevkle okunuyor. 56 hikâyeyle bittiğine çok üzülüyorum, keşke daha fazla olsaydı. İşin ilginç tarafı da, Arthur Conan Doyle onu dünyanın belki de en çok okunan yazarı yapan baş kahramanından nefret edermiş ve sadece paraya ihtiyacı olduğu için yazarmış. Hatta yazar, nihayet tam zamanlı olarak başka konularla ilgilenmek için, hikâyelerin birinde Şerlock'u "öldürmüş" (hani, İsviçre'de bir şelalenin uçurumundan düşme olayı), ama daha sonra okurların ve yayıncının ısrarlarıyla tekrar onu "canlandırmak" zorunda kalmış.

Şimdi de başka bir yayınevinden (ve haliyle başka bir tercümeyle) çıkan bu hikayeleri okumayı düşünüyorum - tercümeler arasında çok fark var mı diye merak ediyorum...

  
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...